|
| KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. | |
|
+5turgay Sedef ibrahim adnan berkay hilal ozanlar Admin 9 posters | |
Yazar | Mesaj |
---|
hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:14 pm | |
| Kırmızı çoraplı küçük bir kız hatırlıyorum.Babasıyla el ele tutuşmuş okula gidiyor.Fakat ne çantası ne de okul önlüğü var bu küçük kızın.Ayrıntıları hafızamdan silinmiş bir etek ve etek altında uzun kırmızı çoraplar...Küçük kız okula kayıt olmaya gidiyor.O güne kadar görmediği ama herkesten işittiği okul...Acaba nasıl bir şeydi küçük kızın hayalinde.Babası,"okula gidince bir çok arkadaşın olacak"demişti.Okula gitmeden önce küçük kıza babası,üzerinde ****** resmi olan bir alfabe kitabı almıştı.Kalemleri,defterleri,kitapları vardı küçük kızın.Okul çantası,okul önlüğü hepsi hazırdı.Okul deyince küçük kızın hayalinde işte böyle bir resim çizilirdi.İsimleri Ayşe,Fatma,Ali,Ahmet olan arkadaşlar,üzerinde ****** resmi olan kitaplar,kenarları kırmızı kalemle çizilmiş defterler,rengarenk kalemler...Haftanın ilk günü,bir pazartesi sabahı okullar açıldı.Annesiyle beraber sınıfa girdi küçük kız.Hayalindeki resimde bir eksiklik vardı.Öğretmen...Ayakta duruyor,ellerini sınıf defterinin olduğu masaya dayamış yoklama yapıyordu.küçük kız onu da ekledi hayalindeki resme ve yoklama bitti.Anneler çocuklarını bırakıp gittiler.Öğretmen adını söyledi,adım "Hülya Can"dedi.O günden sonra küçük kızın en sevdiği isim"Hülya" oldu.En sevdiği oyun da öğretmencilik...Bir gün Hülya öğretmen,öğrencilerin defterlerine yazdıklarını kontrol ediyordu.Sıra küçük kıza geldiğinde "aferin,ne güzel yazıyorsun"demişti.O günden sonra küçük kız öğretmenini çok hem de çok sevdi.Hayalindeki öğretmen resminin çizgileri gittikçe daha belirgin,daha yumuşak ve ayrıntılıydı.Günler geçtikçe öğretmenin üzerine siyah bir kazak çizildi.Öğretmeni bu kazağı çok giyerdi.Küçük kız,Hülya öğretmenin saçlarını,yüzünü,bakışlarını,ille de o sevimli yanaklarını-gülerken elmacık kemikleri daha bir belirginleşir,sanki yüzünde güller açardı-Evet, illede o sevimli yanaklarını tüm ayrıntılarıyla çizdi.Onu çizerken çizgiler o kadar yumuşaktı ki...Tıpkı Hülya öğretmenin sıcacık,yumuşak elleri gibi...Küçük kız doyamıyordu öğretmenine.Onu o kadar çok seviyordu ki...Paydos zili çalar çalmaz kitaplarını çantasına yerleştirir,Hülya öğretmenin arkasından yetişmeye çalışırdı.Otobüs durağına kadar Hülya öğretmenle beraber yürümek,ayrılırken "iyi akşamlar" deyip el sallamak ne büyük zevk verirdi küçük kıza.ilk iki sene böyle geçti.Küçük kız artık 3. sınıf olmuştu.O yıl Hülya öğretmen hamileydi.Tıpkı annesi gibi o da bir bebek bekliyordu.Bir akşam,küçük kızın babası annesini hastahaneye götürdü.Küçük kızla kızkardeşi o gece babaannelerinde kaldılar.Ertesi gün babaanne küçük kızla kızkardeşine müjdeyi verdi.Bir erkek kardeşleri olmuş.O gün küçük kız okula gitti ancak öğretmeni sınıfta yoktu.O gün Hülya öğretmen okula hiç gelmedi.Küçük kız eve döndüğünde annesi ona öyle bir haber verdi ki küçük kız çok şaşırdı.Tesadüfün böylesi,meğer küçük kızın annesiyle Hülya öğretmen aynı hastahanede aynı gün doğum yapmışlar.Ertesi gün küçük kız, arkadaşlarına vereceği haberin sabırsızlığıyla okula gitti.Sınıfa girdiğinde arkadaşlarına,öğretmenlerinin bir kızı olduğunu bu yüzden okula gelemediğini söyledi.Hülya öğretmen kırk gün doğum izni almıştı.Küçük kız tam kırk gün Hülya öğretmenini göremeyecekti.O gün Hülya öğretmenin sınıfını üç,dört gruba ayırıp diğer sınıflara dağıttılar.Küçük kız şimdi hem arkadaşlarından hem de Hülya öğretmeninden ayrıydı.Alışamadı yeni sınıfına,sevemedi yeni öğretmenini,yeni arkadaşlarını.Küçük kız artık güzel yazı yazamıyordu.Derste parmak kaldırmıyor,sorulara cevap veremiyordu.Okulu artık sevmiyordu.Her sabah ya başı,ya karnı ağrıyor okula gitmek istemiyordu.Küçük kız geçen her günün hesabını tuttu.Kırk gün sonra öğretmeni gelecek o yumuşacık,sıcak elleriyle küçük kızın çenesini okşayacak,yine ona "aferin"diyecekti.Neyseki günler geçti.Kırk gün dolmak üzereyken bir öğretmen sınıfa girdi ve"Hülya öğretmen bundan sonra 4.sınıfları okutacakmış"dedi.Küçük kız kulaklarına inanamadı.Belki de hayatının ilk acı hayal kırıklığıydı.Dersin sonuna kadar zor tuttu kendini.Zil çalar çalmaz hıçkırıklara boğuldu.Okuldan eve ağlayarak geldi.Annesine olanları anlattı.Annesi Hülya öğretmenine telefon açıp kararının sebebini sordu.Hülya öğretmen ne söyledi,küçük kızla ne konuştu...Hepsi hafızamdan silinmiş hatırlamıyorum.O günkü telefon görüşmesinden sonra küçük kız,bir okul dönüşü Hülya öğretmenle karşılaştı.Hülya öğretmen küçük kızı görünce çok sevindi.ona sarıldı,yanaklarından öptü.Küçük kızın yanaklarında ruj izleri kalmıştı.Hülya öğretmen "bak yanaklarına kelebekler konmuş"dedi.Yine mutluydu,yine sevinçten uçuyordu küçük kız,yanaklarındaki kelebeklere eşlik edercesine...Küçük kız ertesi gün eski sınıfına girdi.Okulun ilk günü çizdiği resim yeniden canlandı.Hülya öğretmen yazı tahtasının önünde duruyor,küçük kıza gülümsüyordu.Ve arkadaşları,isimleri Ayşe,Fatma,Ali,Ahmet olan arkadaşları,onlar da o gün oradaydılar.Şimdi küçük kız büyüdü.Bir zamanlar babasıyla el ele yarı ürkek,yarı heyecanlı girdiği okul kapısından bu yılın sonunda ayrılıyor.Yeni bir resim çizecek küçük kız.Elleri öğretmen masasının üzerinde,gözleri yoklama listesinde.Kendini çizecek küçük kız.İsimleri Ayşe,Fatma,Ali,Ahmet olan öğrencileri-kimbilir bunların içinde okulun o ilk gününü resimleştiren kırmızı çoraplı küçük bir kız olacak.Yine resimde bir şey eksik olacak.Kimse dolduramayacak onun yerini.Küçük kızı okutan,adı Hülya olan öğretmenler de...O kürsü hep boş kalacak.Küçük kız elini yanaklarında gezdirecek,kelebeklerin uçtuğunu farkedecek.Bir okul dönüşü Hülya öğretmeni bekleyecek,kimbilir belki karşılaşırız ümidiyle... | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:14 pm | |
| Karagöz�e Mısır�daki amcasından bir sandık altın miras kalır. Bunun üzerine Karagöz yakın arkadaşı Hacivat ile beraber bir ticaret gemisine binip Mısır�a giderler. Miras işlemlerini hallettikten sonra yine bir ticaret gemisine binip geri dönerler. Ama Marmara Denizi�nde kürekçilerin isyanı sırasında su alan gemiden yolcular kayıklara binerek kurtulurlar. Karagöz ile Hacivat altın dolu sandıkla Mudanya kıyılarına, bindikleri kayıkla ulaşırlar ama sahilde konuşmaya daldıklarından iskeleye iyi bağlamadıkları kayık dalgalara kapılır ve gözden kaybolur. Daha sonra bir at arabasına binerler ve Bursa�daki evlerine dönerler. Bırak bir sandık altını ceplerindeki para da bitmiştir. İş bulup çalışarak para kazanmaları gereklidir ama nasıl bir iş? Onlar aralarında bu konuyu konuşurken tatlı bir sohbete dalarlar. Giderek sohbet koyulaşır, şakalaşmalar artar. Karagöz: � Sence nasıl bir iş tutayım Hacivat. Ama tutacağım iş de az emek harcayıp çok para kazanayım. � Hacivat: � Öyle iş olmaz Karagözüm. Ne demek az emek çok yemek. Az emek az yemek. � Karagöz: � Sen de amma yaptın be Hacıcavcav. Bana az yemek vere vere açlığa mı alıştıracaksın. Biraz insaflı olsan da tabağımı dolmayla doldursan. Pek severim dolmanın yanına köfteyi, ondan sonra pilavı ve şamtatlıyı. � Hacivat: � Bu kadar yeter mi Karagözüm? İstersen nohuttan, musakkadan, makarnadan ve cacıktan da alsan.� Karagöz: � Onları sen ye Hacıcavcav. Benim istediklerimden ikişer porsiyon olsaydı, o yemeklerden birazı sabaha kalsaydı, ne güzel olurdu. � Hacivat: � Tamam Karagözüm, bu istediklerin olur olmasına da, çok çalışırsan, çok kazanırsan, bu yemeklerden yersin. � Karagöz: � Ahh. Ah. Keşke kayığı iyi bağlasaydık ve altınlar kaybolmasaydı. Altınları bozdurur bozdurur harcar, yer içerdik. Keyifli bir hayat sürerdik. � | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:15 pm | |
| Canim.net Hikayeler Hikaye Ekle Asker hikayeleri Ayrılık hikayeleri Aşk Hikayeleri Aşk öyküleri Başarı hikayeleri Bilim kurgu hikayeleri Çocuk Hikayeleri Çocuk öyküleri Dede korkut hikayeleri Diğer Hikayeler Dini Hikayeler Dostluk Hikayeleri Dostluk öyküleri Dramatik hikayeler Duygusal hikayeler Edebi Hikayeler Efsane hikayeleri Gerçek Hikayeler ilginç hikayeler Komik Hikayeler Korku hikayeleri Kısa hikayeler Kıssadan hisse hikayeler Mektuplar Padişah hikayeleri Romantik hikayeler Sevgi Hikayeleri Tarihi hikayeler Tatil hikayeleri Türkü Hikayeleri Yarış hikayeleri Yaşanmış hikayeler ASLA YALAN SÖYLEME
Eski zamanlarda, insanlar ilim öğrenmek için çok çalışırlar, her türlü güçlüklere katlanırlardı. Küçük yaşlarında köylerinden, ailelerinden ilim öğrenmek için ayrılırlar, yıllarca onlardan uzaklarda zor şartlar altında yaşarlardı.
Seyyid Abdulkadir�in de küçük yaşta içine öğrenme arzusu düşmüş, bunun çarelerini aramaya başlamıştı. Sonunda dayanamadı, annesine gelerek;
-Anneciğim, ilim öğrenmek için Bağdat�a gitmek istiyorum...dedi.
Annesi ise;
-Senden ayrılmaya gönlüm razı olmuyor. Ancak seni de Allah yolundan alıkoymak istemem.
Annesi Abdulkadir için yol hazırlıkları yaptı. En sonunda da oğluna lazım olur diyerek, 40 altını kaybetmemesi için bir kese içinde yeleğinin koltuk altına dikti. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak şöyle dedi;
-Sana son olarak nasihatim şudur ki, eğer beni ve Allah�ı memnun etmek istiyorsan asla yalan söyleme, doğruluktan ayrılma. Allah her zaman ve her yerde doğruların yardımcısıdır.
Seyyid Abdulkadir annesine söz verdi ve ağlayarak elini öptü. Bağdat�a giden bir kervana katılarak yola çıktı.
Hemedan yakınlarında dar bir geçide girdiklerinde kervanda bir bağrışma koptu. Eşkıyalar kervana saldırmışlardı. Bir anda bütün sandıklar yere yıkıldı, eşyalar yağma edilmeye başlandı. Haydutlar kervandakilerin neyi var neyi yoksa hepsini alıyorlardı. Eşkıyalardan biri de Abdulkadir�in yanına geldi. Onun fakir haline bakarak şaka olsun diye;
-Söyle bakalım senin neyin var fakir çocuk?
Abdulkadir;
-Yalnız 40 altınım var, diye cevap verdi. Haydut önce şaşırdı sonra gülmeye başladı. İnanamadı ve tekrar sordu;
-Doğru mu söylüyorsun?
Abdulkadir:
-Evet, doğru söylüyorum, 40 altınım var.
Eşkıya meraklandı. Abdulkadir�i elinden tutup reislerine götürdü.
Durumu reislerine anlattı. Haydutların başı;
-Senin 40 altının varmış, doğru mu bu?
Abdulkadir;
-Evet doğru.
Reis;
-Söyle bakalım. Onu nereye sakladın?
Abdulkadir;
-Hırkamın içinde koltuğumun altında saklı.
Bunun üzerine haydutlar hırkasının içinde, koltuğunun altında saklı bulunan 40 altını bularak reislerine verdiler. Herkes çok şaşırmıştı.
Reis hayretle sordu;
-Peki evladım, sen niçin üzerinde altın olduğunu söyledin? Eğer bize söylemeseydin onları bulamazdık.
Abdulkadir;
-Ben annemden ayrılırken, asla yalan söylemeyeceğime dair söz vermiştim. Arkadaşınız senin bir şeyin var mı diye sorunca, altınlarım olduğunu söyledim. 40 altın için verdiğim sözden döneceğimi mi zannediyorsunuz?
Bu sözleri duyan haydutların reisi çok şaşırdı ve derin bir düşünceye daldı. Sonra etrafındakilere dönerek;
-Yazıklar olsun bizlere. Bu çocuk kadar olamadık. Bu çocuk annesine verdiği sözünden dönmemek için her şeyini veriyor. Bizler ise Allah�a söz verdiğimiz halde, hiçbir zaman verdiğimiz sözlerde durmadık. O�nun yapma dediklerini yaptık yarın Allah�ın huzuruna çıktığımızda halimiz nice olacak?
Sonra şöyle devam etti:
-Sizler şahit olun. Şuanda bu çocuk benim kötü yoldan dönmeme sebep oldu.Şimdiye kadar yaptığım bütün günahlarım için pişman olup tövbe ediyorum. Bundan sonra iyi bir insan olup, Rabbim�in sevmediği işleri yapmayacağım.
Reislerine çok bağlı olan haydutlar hep bir ağızdan;
-Reisimiz, biz senden ayrılmayız.Sen hangi yolda yürürsen biz de o yolda yürürüz diyerek hepsi birden pişman olup tövbe ettiler.
Kervandaki insanlardan ne aldılarsa hepsini geri verdiler ve bir daha haydutluk yapmayacaklarına söz verdiler.
Seyyid Abdulkadir ise yoluna devam ederek Bağdat�a ulaştı. Orada ilim tahsiliyle meşgul oldu. Kısa bir zaman içinde çok ünlü bir alim oldu. Binlerce insanın
Kötülüklerden vazgeçip iyi birer insan olmalarına vesile oldu | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:16 pm | |
| Kırmızı başlıklı kız bir gün annannesine yiyecek götürüyomuş giderken oduncu amcayla karşılaşmış oduncu amca şöyle söylemiş aman kızım sakın ormanın ordan geçme demiş sonra kırmızı başlıklı kız oduncunun söylediklerini duymamazlıktan gelmiş ve ormanın ordan geçmiş birden kurt çok açmış ki kırmızı başlıklı kızı bile bir lokmada yiyebilirmiş hemen yola koyuluş ve kırmızı başlıklı kızın yanına gelmiş nereye gidiyosun güzel kız demiş kırmızı başlıklı kızda cevap vermiş.Anannemin oraya gidiyorum deyin kurt hemen hızlı hızlı koşmuş ve kırmızı başlıklı kızdan önce varmış kurt kapıyı tıklamış kırmızı başlıklı kızın anannesi kim o diye söylemiş kurt benim ananneciğim demiş ve hemen kırmızı başlıklı kızın anannesini yutmuş anannenin gölüğünü, kıyafetini giymiş kırmızı başlıklı kız anannesinin evine gelmeyi başarmış kırmızı başlıklı kız kapıyı tıkladığında kurt hemenkim o diye kısık sesle konuşur benim ananneciğim der kurt gir yavrucum zaten senin gelmeni bekliyordum bana ne getirdin der kurt kırmızı başlıklı kız sana kek,çörek ve limonata getirdim der kurt da kurt biraz ayağa kalkarkırmızı başlıklı kız ananne senin gözlerin niye bukadar büyük der kurt seni daha iyi görmek için der ananne senin ağzın nekadar büyük seni daha iyi yemek için diyik kırmızı başlıklı kızın üstüne atlar kırmızı başlıklı kız yardım edin yardım edin diye bağırır oduncu hemen dışarı fırlar ve kurtun karnını oyarakananneyi kurtarır | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:17 pm | |
| evel zaman içinde kalpur saman içinde bir kız varmış zavallı kızın annesi öldügü için üvey annesi vardı. zavallı kızın üvey annesi kıza çok kötü davranıyomuş.hatta kızın iki tane üvey kızkardeşi varmış.birgün köyün prensi bir balo düzenleyip koyün baloda en güzel kızıyla evlenecekmiş.kız bu baloya meyı çok istemiş ama üvey annesi buna izin vermemiş.üvey anne baloya giderken kıza şoyle der:geldigimde elbiseler yıkanmış yemek hazırlanmış olacal.he bide yemek bu sefer 6 kişilik olacak.üvey anne baloya gittikten sonra kız alamaya başlar birde ne görsün karşısında bir peri peri kıza şöyle der:bana bir kabak getir kız perinin dedigini yapar:peri kabaha bir kere dokunduktan sonra kabak bir arabaya dönüşür kıza dokundugunda ise kız dünya güzeli gibi olur. kıza kıza 12de evde ol der kız prensle das eder.saat12 olur ve kız eve giderken ayakkabısını düşürür prens köyün bütün kızlarına ayakkabıyı giydirir ve kızı bulur kız prenses olur böylece bu hişikaye burda biter | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:18 pm | |
| Birgün nasrettin hocanın kazana ihtiyacı olmuş.
Nasrettin hoca komşusundan kazanı almış ve işi
bitince geri getirmiş.Nasrettin hocaya kazan
yine lazım olmuş ve yine getirirken içine küçük
bir kazan koymuş.Sonra komşuya geri getirmiş.
Komşu küçük kazanı görünce hocaya: bu ne diye
sormuş.Nasrettin hoca demişki senin kazan
doğurdu.Sonra kazan "Nasrettin" hocaya bir
daha lazım olmuş.Hoca bir daha kazanı almış
ama geri getirmemiş.Komşu kazanı merak edip
"Nasrettin" hocanın evine gitmiş.Kazanı sormuş.
Nasrettin hoca demişki senin kazan öldü.
Komşu demişki inanmam.Nasrettin hoca demişki
sen kazanın doğurduğuna inanıyorsunda öldüğü-
ne niye öldüğüne inanmıyorsun demiş. | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:18 pm | |
| Güzel bir yaz günüydü. Batur elinde sapan evlerinin yakınındaki ağaçlıkta kuş avına çıkmıştı. Gözleri radar gibi dikkatle çevreyi tarıyordu. Birden arkasında bir ses duydu: �Vurma kuşları.� Döndü, baktı. Seslenen yabancı değildi. Mahalle arkadaşı Sarper�di: � Ne istersin şu küçük yaratıklardan bilmem ki? Ne zararı var onların sana? Bırak ötsünler, uçsunlar, kanat çırpsınlar. � Batur: � Sarper yine mi sen? Bu kaçıncı? İşime karışma demedim mi ben sana? Bak kuşları ürküttün, kaçıp gittiler. Kuş vurmak yasak mı yani? � Sarper: � Yasak tabii. Şu sıralar kuş yavrularının büyüme zamanı. Batur: � Amma yaptın ha.. Yasakmış.. Yasaksa yasak. Kim bilecek benim kuş vurduğumu? Çevrede bir yığın kuş var. Bir kuş vursam kuş kıtlığına kıran girmez ya, kuş nesli tükenmez ya. Bana bak Sarper, sen iyi bir arkadaşsın, fakat şu kuş işine karışma � dedi ve ses çıkarmamaya dikkat ederek usul usul ilerlemeye başladı. Yirmi metre kadar gittikten sonra bir ağacın altında durdu. Sapanını yukarıya doğru kaldırdı. İyice nişan aldıktan sonra sapanındaki taşı fırlattı. Taş hedefini bulmuştu. Kuş yere düşerken aynı anda havalanan bir başka kuşun kanat sesleri duyuldu. Batur az ötesinde yere düşen kuşu aldı. Kuş can çekişmekteydi. Hemen kuşun kafasını kopardı. Kendisine doğru yürümekte olan Sarper�e dönerek: � Nasıldım ama? Tek atışta hedef on ikiden. Tık kafa gitti. Tüylerini yoldum mu, küçük bir ateş yakarım. Cız bız. Sonra deyme keyfime � dedi.
Arkadaşının sözlerine aldırış etmemesine içerleyen Sarper: � Ne desem, ne söylesem boşuna. Başkalarının senden daha iyi düşünebileceğini hiçbir zaman kabul etmezsin zaten. Vurduğun bir yabani güvercin yavrusu. Yirmi gram et ya çıkar, ya çıkmaz. Hem düşünmediğin bir şey var. Bu yere düşerken kanat sesleri duymuştuk. Herhalde anne güvercindi uçan. Yabani güvercinler bildiğim kadarıyla kin tutarlar. Yavrusunu vurmakla hiç iyi yapmadın � dedikten sonra geriye dönerek hızlı adımlarla oradan uzaklaştı. Batur daha sonra ağaçlığın kenarında küçük bir ateş yaktı. Buraya gelirken yavru güvercinin tüylerini yolmuş ve iç organlarını temizlemişti. Kuşu pişirmeye başladı. Fakat arka tarafındaki ağaçlardan birinde üzgün ve yaşlı bir çift gözün kendisini izlediğinin farkında bile değildi.
Anne güvercin bir taraftan yavrusunu vuran çocuğu seyrederken, bir taraftan da düşünüyordu: � Aslında elinde bir çocuğun bize doğru yaklaştığını görmesek, duymasak bile hissederiz. Fakat biz kuşlar, ağaç dalları üzerinde otururken dalar gideriz. Geçmişi düşünürüz. Hatıralar gözlerimiz önünde canlanır. Doğrularımız, yanlışlarımız aklımıza gelir. Çoğu zaman da hayaller kurarız. Bunlar genellikle tadını damağımızda hissedeceğimiz hayallerdir. Yani gerçek olmasını istediğimiz. İşte bu gibi durumlarda bir sapanın veya bir tüfeğin bize doğru nişanlandığını görmemiz yahut yaklaşan birinin hışırtısını, ayak seslerini duymamız mümkün değildir. Biricik yavruma uçmayı öğretiyordum. Yavrum çok yorulmuştu. Bir ağacın dalına konduk, dinleniyorduk. Etraftaki ağaçlar kuş doluydu ve sanırım çoğu da benim gibi hayallere dalmıştı. Küt diye bir ses duydum ve yavrumun feryadı ile kendime geldim. Baktım yavrum vurulmuş düşüyordu. Kanatlarımı çırptım ve uçtum. Havada geniş bir daire çizdikten sonra olayın olduğu yere döndüm. Çevrede kuş yoktu, hepsi kaçıp gitmişlerdi. Olayın nasıl olduğunu kuşlardan sorar, öğrenirim. Neyse bırakayım şimdi bunları düşünmeyi. Yavrumu vuran çocuk kalktı, gidiyor. Gözden kaybetmeden takip edeyim şunu. Evinin nerede olduğunu öğrenirim hiç olmazsa. �
Batur yolda gördüğü bir arkadaşıyla konuştuktan sonra oturdukları apartmanın kapısından içeriye girdi. Oturdukları daire 4. kattaydı. Anne güvercin karşı sokaktaki bir apartmanın çatısında saatlerce bekledi. Akşam olunca odaların, salonların ışıkları yanmaya başladı. Yavrusunu vuran çocuğun girdiği binanın oda ve salonlarını kontrol etmeye başladı. Örtülmeyen veya aralık bırakılan perdelerin arkasından içeri bakıyordu. 4. kattaki balkonun korkuluk demirlerinin üzerine kondu. Şöyle bir etrafına bakındı, bir tehlike var mı diye. Sonra ağır ağır başını pencere tarafına doğru çevirdi. Perdesi kapatılmamış pencereden içerisi rahatlıkla görünüyordu. Ve onu gördü�tam karşıda oturmuş, yanındaki birkaç kişiye bir şeyler anlatıyordu. El-kol hareketleri yapıyor, kahkahalarla gülüyor, etrafındakileri güldürüyordu. Onun son derece neşeli hali içini sızlattı. Bu sahneyi daha fazla görmeye dayanamadı, kanatlarını çırptı ve simsiyah gökyüzüne doğru uçup gitti. Daha sonraki günlerde Batur evlerinin yakınındaki ağaçlıkta sık sık kuş avına çıktı. Fakat hayret!..Her zaman pek çok kuşun bulunduğu bu ağaçlıkta bir tek kuşa rastlayamıyordu.
Batur, yine bir gün elinde sapanıyla buraya geldi. Çevreden çıt çıkmıyordu, etrafta hiç kuş yoktu. Tam yavru güvercini vurduğu ağacın altına gelmişti ki, aniden kanat sesleri duydu. Şaşırmıştı. Üzerine doğru dalışa geçen kuşu son anda fark etti. Elleriyle yüzünü kapatması onu yaralanmaktan kurtardı. Kuş çığlıklar atarak hemen ikinci defa saldırıya geçti. Bu saldırı birincisinden çok daha şiddetli oldu. Kuşun kanat vuruşları birer tokat gibi yüzüne gelen Batur, sırtüstü yere yuvarlanırken eliyle kuşa sert bir darbe indirdi. Kuşun ilerdeki çalılıkların arasına düştüğünü gören Batur, arkasına bile bakmadan kaçıp gitti. Batur o gece hiç uyuyamadı. Yatağında devamlı olarak bir o yana, bir bu yana döndü, durdu. Sabaha karşı şafak sökerken o kuşun kim olduğunu ve kendisine neden saldırdığını anlamıştı. O kuş, birkaç gün önce vurduğu yavru güvercini annesiydi. Demek ki anne güvercin yavrusunu vuranı unutmamış, devamlı olarak takip etmişti. Kuş vurmak için ağaçlığa gelirken orada bulunan kuşların kaçıp gitmesini sağlamıştı. Bu birkaç gündür ağaçlıkta hiç kuş görememesinin nedenini ortaya çıkarıyordu. Korkunç bir takip altındaydı. Eğer kuş vurmaya devam ederse anne güvercinin felaketine neden olacağını anladı. Zararın neresinden dönülürse kardı. Bir daha kuş avına çıkmazsam anne güvercin belki peşimi bırakır diye düşündü. Zaten sapanını anne güvercin ile boğuşurken düşürmüştü. Bundan sonra kuş vurmayacağına söz verdi.
Anne güvercin ise, Batur ile yaptığı mücadeleden sonra yerde bulduğu sapanı gagasının arasına kıstırıp uçup gitmiş, uzaklara, çok uzaklara, kimsenin onu bulup bir daha kuş vurmasına imkan bulamayacağı kadar uzaklara giderek oralarda bulduğu bir çukura sapanı atmış ve üzerine toprak, yaprak ne bulduysa doldurarak gömmüştü. Anne güvercin daha sonraki günlerde ağaçlığın kenarında nöbet tutmaya devam etti. Birisi buraya gelmeye kalksa hemen ağaçlar üzerinde dinlenen, uyuklayan veya hayal kurmakta olan kuşları uyaracak ve bu ağaçlıkta kimsenin kuş vurmasına izin vermeyecekti. Böylece aradan haftalar geçti. Sonbaharın gelmesiyle havalar soğumaya başladı. Bütün göçmen kuşlar gibi anne güvercin de grubuyla birlikte kışı geçirmek için sıcak ülkelere göç etti. Ertesi yıl nisan ayında anne güvercin grubuyla birlikte tekrar bu ağaçlığa geldi. Günler çok sakin ve olaysız geçiyordu. Anne güvercin fırsattan istifade ederek üç tane yumurta yumurtladı. Bu yumurtaların üzerinde günlerce kuluçkaya yattı. Sonunda yumurtalar çatladı ve üç tane minimini yavru sahibi oldu. Yaz mevsimi boyunca yavrularını büyüttü, onlara uçmayı öğretti. Hayatta kendilerine yönelebilecek tehlikelere karşı daima uyanık durumda bulunmayı öğütledi. Batur verdiği sözü tuttu. Bir daha onu kuş vururken gören olmadı. | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:20 pm | |
| TEMBEL.. TEMBEL... DERMİŞ.Bİ GÜN ALİ OKULA GİTTİĞİNDE TEMBELLEŞMEYE BAŞLAMIŞ. BU BAŞINA GELMİŞ.ARKADAŞI İLE ALAY ETTİĞİ İÇİN ÇOK ÖZÜR DİLEMİŞ.
NOT
ARKADAŞLAR BUDA BİZE DERS OLDU DİMİ? BİZDE KİMSE İLE ALAY ETMEYELİM. YOK SA CEZASINI ÇEKERİZ. | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:21 pm | |
| BİR ALİ VARMIŞ.ÇOK AKILLI VE ÇOK ÇALIŞKANMIŞ.AMA BİRAZ BENCİLMİŞ.BİR TEMBEL ARKADAŞI VARMIŞ.ALİ ARKADAŞINA: TEMBEL.. TEMBEL... DERMİŞ.Bİ GÜN ALİ OKULA GİTTİĞİNDE TEMBELLEŞMEYE BAŞLAMIŞ. BU BAŞINA GELMİŞ.ARKADAŞI İLE ALAY ETTİĞİ İÇİN ÇOK ÖZÜR DİLEMİŞ.
NOT
ARKADAŞLAR BUDA BİZE DERS OLDU DİMİ? BİZDE KİMSE İLE ALAY ETMEYELİM. YOK SA CEZASINI ÇEKERİZ. | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:21 pm | |
| Bir zamanlar her soruya insanı şaşırtacak cevaplar veren akıllı bir çoban çocuğu varmış. Şöhreti etrafa öyle yayılmış ki, kral da merak edip çocuğu saraya davet etmiş:
�Sana üç soru soracağım.� demiş.
�Birinci sorum şu: Dünyadaki bütün denizlerde kaç damla su vardır?�
�Haşmetli kralım...Yeryüzündeki bütün ırmakların akışını durdurun bir süre...Ben sayarken yanlış olmasın. Sonra ben size denizlerde kaç damla su olduğunu söyleyeceğim...�
Bu akıllıca cevaba hayret eden kral ikinci soruyu sormuş:
�Gökyüzünde kaç yıldız vardır?�
Çoban çocuğu:
�Bana büyük bir tabaka kağıt verin.� demiş.
Kağıt getirilince, üzerine sayılamayacak kadar nokta koymuş.Sonra kağıdı krala uzatarak:
�Bu kağıdın üzerinde ne kadar nokta varsa gökyüzünde de o kadar yıldız vardır.Sayın inanmazsanız.� demiş.
Kral son soruyu sormuş:
�Sonsuzluk nedir?�
�Bizim köyde bir dağ vardır. Yüksekliği, genişliği, uzunluğu tam bir saat çeker.Oraya yüzyılda bir kuş gelir ve gagasını bir kayaya sürter. Bütün dağ yok oluncaya kadar, sonsuzluğun yalnız bir saniyesi geçmiş olur.Gerisini siz hesaplayın...�
Çocuğun zekasına hayran kalan kral:
�Sen bütün sorduklarıma bir bilgin gibi cevap verdin.Şimdiden sonra benim sarayımda oturacak ve öz oğlummuş gibi saygı göreceksin.� demiş. | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:22 pm | |
| | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 9:24 pm | |
| inşallah hikayelerimi ve fıkralarımı beyenirsiniz öğetmenim ve arkadaşlarım. | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Cuma Mayıs 15, 2009 10:10 pm | |
| öğretmenim hikayeleri e fıkraları beğendiniz mi? | |
| | | turgay
Mesaj Sayısı : 28 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. C.tesi Mayıs 16, 2009 3:20 pm | |
| hilalsen üzülme ben beğendim üzülme yani sevin | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. C.tesi Mayıs 16, 2009 3:27 pm | |
| teşekkürler turgay chat box aç konuşuruz ok | |
| | | harunreşo
Mesaj Sayısı : 4 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Ptsi Mayıs 18, 2009 9:58 pm | |
| Bir gün bir adam, elinde mektup
Der ki, Hoca'yı tutup :
"Hocam, zahmet ya sana,
Şu mektubu bana bir okusana."
Mektup baştan sona kadar Arapça
Şöyle bir iki evirir çevirir:
Sökemez; çaresiz, geri verir.
Der ki: "Başkasına okut bunu sen."
Adam şaşırır : "Niçin ?"
"Türkçe değil bu mektup okuyamam."
Yine anlayamaz adam.
Hocanın okuması yok zanneder:
"Ayıp Hoca, ayıp!"der.
"Benden utanmıyorsan şundan utan!
Şu başındaki koca kavuğundan."
Hoca kavuğu çıkartıp uzatır.
Sonra: "-Mademki"der, "iş kavuktadır;
Haydi giy de şunu,
Kendin oku bakalım mektubunu. | |
| | | Admin Admin
Mesaj Sayısı : 65 Kayıt tarihi : 11/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Çarş. Mayıs 20, 2009 10:05 pm | |
| - hilal ozanlar demiş ki:
- inşallah hikayelerimi ve fıkralarımı beyenirsiniz öğetmenim ve arkadaşlarım.
hikayeler ve fıkralar çok güzelherkes beğenmiştir umarım. bu arada harun arkadaşımızda bir Nasrettin Hoca fıkrası eklemiş. teşkkür ederiz Harun. | |
| | | turgay
Mesaj Sayısı : 28 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. C.tesi Mayıs 23, 2009 12:16 pm | |
| | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. C.tesi Mayıs 30, 2009 11:04 am | |
| bende beğendem teşekkürler harun | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Ptsi Haz. 01, 2009 6:42 pm | |
| Komik tekerlemeler ))))))) TEKİR Bir iki tombul tekir Camdan bakar Başına takar Hop hop, altın top | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Ptsi Haz. 01, 2009 6:43 pm | |
| Komik tekerlemeler ))))))) TEKİR Bir iki tombul tekir Camdan bakar Başına takar Hop hop, altın top | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Ptsi Haz. 01, 2009 6:44 pm | |
| MISTIK Mustafa, Mıstık, Arabaya kıstık, Üç mum yaktık, Seyrine baktık. | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Ptsi Haz. 01, 2009 6:45 pm | |
| LEYLEK Leylek leylek havada, Yumurtası tavada, Gel bizim hayata, Hayat kapısı kitli, Leyleğin başı bitli. | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Ptsi Haz. 01, 2009 6:45 pm | |
| KUZU
Kuzu kuzu me Bin tepeme Haydi gidelim Ayşe teyzeme. | |
| | | hilal ozanlar
Mesaj Sayısı : 150 Kayıt tarihi : 12/05/09
| Konu: Geri: KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. Ptsi Haz. 01, 2009 6:46 pm | |
| YAĞMUR
Yağ yağ yağmur, Teknede hamur, Bahçede çamur, Ver Allah'ım ver, Sicim gibi yağmur. | |
| | | | KOMİK HİKAYELER, FIKRALAR V.B. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |